İlham Veren Fikirler
Sri Lanka’nın ve kendi kuşağındaki Asyalı mimarların en önemli temsilcisi olan Geoffrey Bawa (1919-2003), iklime uygun, yerel yapıyı olduğu yerde dönüştürmeyi önemseyen tavrıyla, kendinden sonra gelen kuşağı da hala etkilemeye devam ediyor. Suyla, açık havayla, denizle; doğayla mimari arasındaki kurduğu ilişki biçimsel olmaktan öte daha akışkan; rastlantısal gibi görünse de gerçekte daha önceden düşünülmüş ve tasarlanmış mekanlar yaratıyor.
Sri Lanka, henüz Seylan’ken, zengin Müslüman bir avukat bir baba ve Hollandalı kökenli bir annenin oğlu olarak dünyaya gelmişti. İngiltere’de aldığı hukuk ve İngilizce eğitiminden sonra döndüğü başkent Colombo’da hukuk firmasında çalışır ama kısa süre sonra terk edip iki yıl sürecek zorlu bir yolculuğa çıkar. 1948 yılında Seylan’ın bağımsızlığından sonra döner ve Lunuganga’da satın aldığı sahipsiz bir kauçuk plantasyonunu satın alır. 1950'lerin sonlarında, çalışmaya başlar başlamaz, dar bir şeritte dört minik bungalovu sırayla satın alarak tek tek dönüştürerek evini yapmaya başlar. Bu Bawa’nın henüz mimar olmadan önce, yeni ve özgün olanı yaratmak adına farklı zamanlara ve farklı yerlere ait unsurları bir araya getirme hünerini gösteren ilk projesidir. Avlular, sundurmalar ve verandasıyla kendi içine kapalı bu “ev kalabalığını” ileride projelerinin ön araştırması için mekan laboratuvarı olarak kullanır. Çatısı olmayan odalar, duvarları olmayan çatılar, pergola, kafesler, havuzlar ve fıskiyeler olan mekanlar topluluğudur.
Tasarım yapma hevesi olsa da yeterli olmadığını düşündüğü teknik bilgisini geliştirmek için önce Colombo’da mimar HH Reid,ardından Londra Architectural Association’dan mimarlık eğitimi alan Bawa, Colombo’ya dönünce bu arada vefat eden Reid’in ofisini devralarak, genç mimar ve sanatçılarla “yeni, canlı ama özünde Sri Lankalı bir mimari” için araştırma yapmaya başlar. Danimarkalı yakın arkadaşı ve ortağı mimar Ulrik Plesner ile birlikte çalıştığı uzun yıllar, Bawa’nın İskandinav tasarımının işlevsellik ve detaycılığını Sri Lanka’nın geleneksel yapım tekniklerini buluşturan mimari kimliğini de geliştirmesini sağlar. Modern ve gelenekselin, doğu ile batının, formel ile pitoresk olanın karışımı olan; içerisi ve dışarısı, bina ve arazi arasındaki sınırları ortadan kaldıran “tropikal modernist” bir mimari dildir bu. Blogumuzda bu ay, yeşil mimarinin öncülerinden birine yer veriyor; bu yaklaşımın tam karşılığını veren Heritance Kandalama projesini inceliyoruz.
HERITANCE KANDALAMA
Doğa-kültür ikiliğinin mimarisi
Bawa’nın mimari dili, “yeşil mimari” kavramının tam karşılığını veren Heritance Kandalama’da mükemmele ulaşır. Ceridwen Owen, ArchNet’te yayımlanan makalesinde bu dili “doğa-kültür ikiliğinin mimarisi” olarak nitelendiriyor: “İç ve dış mekan arasında sınırların olmadığı, mimari ve arazinin birbirinin içinde eridiği için neredeyse görünmez olan bir yapı. Doğa temelli turistik destinasyonlarda, yeşil mimariye uygun benzer örnekler olsa da Bawa’nın mimarisini farklı kılan, uzamsal olarak yapının, bulunduğu yerin bağlayıcılığının üstesinden gelerek mekânsal bölümlemelerin görünür olması. Görsel ve uzamsal olan arasındaki uzlaşma, dış çevrenin, kesintisiz olarak bunun bir parçası olması ya da uzaklaşması, yapının bulunduğu sit alanının potansiyeliyle ilgili. Hem gerçek anlamda hem de metaforik olarak içerisi ve dışarısı, kültür ve doğa, evde ve uzakta olma ‘arasında’ kalan bir yapı.”
Sri Lanka’da, Dambula yakınlarında, özellikle turistlerin görmek için geldiği Sigiraya kalesi ve kaya formasyonlarına yakın noktada yükseliyor. Bawa’nın çıkış noktası, mekânsal ve görsel akıcılıkla lobiye girişten itibaren her noktasında Sigiriya’nın eşsiz manzarasının algılanabilir olmasını sağlamak. Otelin en güzel özelliklerinden biri, otelin kucakladığı arazideki sarp kayalıkların batı tarafında bulunan mağara ağzına benzeyen büyük kapılar. Konuklar buradan içeri girerek, eğimli bir sayvanın gölgesinde, dar bir yürüyüş yolundan girişe doğru yöneliyor. Tünele benzeyen pasajdan geçtikten sonra birden üstü açık lobinin özgürlük hissiyle ve Kandalama rezervuarına bakan olağanüstü manzarayla tanışıyor.
Bawa’nın bina yapım detaylarında minimalist yaklaştığı ilk projelerden biri olarak otelin tasarımı, önceki projelerinde olduğu gibi yerel unsurları görmeye alışık olan hayranlarını şaşırtıyor. Bununla birlikte, mimarinin sarp kayalıklardan oluşan topoğrafyanın dramatik görünümünü ve nefes kesen manzaraları öne çıkarıyor. Bawa’nın en önemli yapılarından biri olarak kabul edilen otel, doğa, iklim ve yapılı çevreyi uzlaştırma ve güçlü bir mimari öykü anlatma yeteneğini de ortaya koyuyor. İnovatif yapı teknolojileri, göl kıyısında konumlanan otel işletmesinin çevreye etkisini azaltacak sistemler kullanmış. Heritance Kandalama, araziye en az müdahaleyle, yerleşimde doğal güzellikleri korumayı önceleyen, çevreye etkisinin en aza indirildiği mükemmel bir mimari örneği.