444 34 93 İletişim Formu Satış Noktaları
Lütfen bir dil seçiniz.
Geri Dön

Feza Koca

Mimariyi fiziksel yapıların ötesine taşıyarak yaşamı kucaklayan bütünsel bir deneyim olarak tanımlayan ödüllü mimar Feza Ökten Koca, kullanıcı odaklı ve sürdürülebilir tasarımların önemini vurguluyor.

feza koca
Kategori
Röportaj
Tarih
25 Ağustos
Okuma Süresi
7 dk.

Mimari, Sadece Bir Mekan mı, Yoksa Bir His mi?

Mimariyi yalnızca fiziksel yapı ve mekan sınırlarıyla değil, kullanıcıların yaşam deneyimleriyle bütünleşen bir tasarım felsefesi olarak tanımlıyorsunuz. Bu yaklaşımınızın altında yatan temel düşünceyi bizim için açabilir misiniz?

Mimarlık denince akla ilk gelen binadır. Aslında bina, mimarlığın bileşenlerinden sadece biridir. Mimarlık, yaşam alanı kurgulamaktır ve sadece insan için değil tüm canlılar içindir. Bazen bireysel bazen de toplumsal ihtiyaçlar için çalışma yaparken mimar olası ihtiyaçları da ön görerek, geleceği düşünerek tasarım yapar. Mekan dediğimiz hacim, her zaman somut sınırlarla tanımlanmak zorunda değil. Bazen bir dokunun hissettirdikleri, bir ışığın yönlendirdiği yol ya da bir boşluğun yarattığı his de mimaridir.

Mekanlar yalnızca gözle değil, dokuyla, sesle, hatta kokuyla bile deneyimlenir. Mimarlık tam da bu yüzden bir meslekten çok bir düşünme biçimi, bir felsefe. Bazen bir yapının fiziksel özelliklerinden çok bizde bıraktığı izler, çağrıştırdığı duygular kalır aklımızda. O yapıyı ya da mekanı tanımlarken aslında hissettiklerimizi anlatırız.

Projelerinizde kullanıcı odaklı, sürdürülebilir, güncel ihtiyaçları karşılayan ve geleceğe yön veren tasarımlara öncelik verdiğinizi biliyoruz. Bu kriterlerin projelerinizdeki önemini ve mimariye olan katkısını nasıl tanımlarsınız?

Projelerimde her zaman kullanıcıyı merkeze alıyorum. Kullanıcı, tasarımın en temel unsuru. İyi bir tasarımın, o alanı kullanacak kişinin ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap vermesi gerektiğine inanıyorum. Sonuçta bir sanat eseri değil, yaşayan, kullanılan bir tasarım yapıyoruz.

Sürdürülebilirliğe özellikle önem veriyorum. Mekanların uzun ömürlü olması, zaman içinde değişen ihtiyaçlara cevap verebilmesi benim için çok kıymetli. Sadece bugünü değil, yarını da düşünen mekanlar tasarlıyoruz. Tasarım sadece estetik bir ifade değil, aynı zamanda bir problem çözme biçimi olmalı. İşlevsel, esnek ve dönüşebilir olmalı.

Yaptığımız işlerin birçok katmanı ve farklı yorum alanları var. Bir tasarımı farklı açılardan değerlendirebilmek, mimarlığa da farklı bir bakış kazandırıyor. Bu çok katmanlılık, tasarımı daha zengin ve güçlü kılıyor.

Ulusal ve uluslararası platformlarda ödüllere layık görülmüş bir mimar olarak, çalışmalarınızın takdir görmesi sizde hangi duyguları uyandırıyor?

Ulusal ve uluslararası alanda ödüller almak beni elbette onurlandırıyor. Emek verdiğiniz bir işin takdir edilmesi çok değerli. Ama en çok da, “Şimdi sırada ne var?” sorusunu getiriyor beraberinde. Benim için ödül, tamamlanmış bir sürecin kutlamasından çok, yeni bir tasarım heyecanının kapısını aralıyor.

Güncel mimari trendleri projelerinize entegre ederken nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? Bu trendleri kişisel tasarım dilinizle nasıl harmanlıyorsunuz?

Güncel kalmak elbette önemli; projelerimizi tasarlarken çağdaş mimarlık pratiklerinden uzak kalmamaya özen gösteriyoruz. Ancak trendlerin tasarımı yönlendirmesine izin vermiyoruz. Her projenin kendi bağlamı, ihtiyaçları ve potansiyeli var. Biz bu özgün yapıya kulak vererek yola çıkıyoruz.

Tasarım sürecimiz, kullanıcı odaklı bir yaklaşımla ilerliyor. Projenin mekansal ihtiyaçlarını, çevresiyle kuracağı ilişkiyi ve kullanıcı deneyimini merkeze alıyoruz. Bu sayede, gerçekten o yere ve o kullanıcıya ait bir dil kurabiliyoruz.

Elbette trendlerle kesiştiğimiz noktalar oluyor. Sürdürülebilirlik, yalınlık, esnek kullanım gibi yaklaşımlar zaten tasarıma bakışımızla örtüşüyor. Bu nedenle bizimle örtüşen trendler projeye kendiliğinden entegre oluyor; zorlama bir uyarlamaya gerek kalmıyor. Önemli olan, her projeye kendi kimliğini tanımlayabileceği bir alan açmak.

Trendler konusunda en çok dikkatimizi çeken alanlardan biri, malzeme dünyasındaki güncel gelişmeler. Yeni nesil yüzeyler, inovatif yapı elemanları ve yerel malzeme kullanımına yönelik araştırmalar, her projede tasarım dilimizi zenginleştiren bir potansiyel taşıyor. Malzeme seçimi sadece estetik değil, aynı zamanda işlev, sürdürülebilirlik ve kullanıcı deneyimi açısından da belirleyici bir rol üstleniyor.

Son olarak, Yıldız Entegre’nin ürünleri, ürün çeşitliliği, iç mimariye ve tasarıma yaklaşımını da konuşmak isteriz… Buna dair değinmek istediğiniz noktalar var mı?

Yıldız Entegre, her sene artırdığı ürün çeşitliliğiyle artık gerek mobilyanın iç ve dış gerek mekan ve duvar gerekse zemin kaplamalarında kullandığımız malzemelere cevap verebilecek birçok alternatif geliştiriyor. Biz mimarlar hem dayanıklı hem de estetik malzemelere ihtiyaç duyuyoruz ama inovatif gelişmeler de bizim için çok önemli. Üretim sürecimizi kısaltacak ve daha ekonomik sonuçlar alacağımız malzeme gelişmeleri mimar ve tasarımcılar için olmazsa olmaz. 

Feza Ökten Koca, Yıldız Entegre’nin siyah MDF ürününü kullanarak tasarladığı, Maison & Objet Fuarı’nda sergilenen projesinin yaratım sürecini anlatıyor…

Tasarımda malzemelerin ham hallerini görmek ve malzemeyi şekil olarak zorlamak hoşuma gidiyor. MDF gibi malzemelerin işlenmemiş hali genellikle tatmin edici değilken Yıldız Entegre, bu durumu çözerek hem estetik hem de işlenebilir bir ürün sunuyor. Malzemenin kesit görüntüsü ve yüzeyinin aynı anda görünmesi katmanlı yapıyı tasarımın ana unsuru haline getiriyor. Bu katmanlı yapı, estetik bir derinlik yaratırken malzemenin özelliği sayesinde kolay ve hızlı üretim sağlıyor. Bir depolama ünitesi fonksiyonuna sahip tasarımın adı MELT. Siyah ham MDF kaplamaların yer çekimiyle aşağıya doğru incelmesi, adeta bir buzun erimesi duygusunu veriyor.

Feza Ökten Koca’ya sorduk: 2025’in mimarı tasarım trendlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her yılın kendine özgü vurguları oluyor elbette. Bence artık kullanıcı tasarımın bir parçası olmak istiyor, kişiselleştirilme istiyor, farklılık arıyor. Eskiden moda ve trend kelimeleri çok etkileyiciyken günümüzde çok da değer verilen olgular değil. 

Son yıllarda en net gözlemlediğimiz şey, konfor alanlarımızın genişlemesiyle birlikte bu alanlara estetik, duygu ve anlam katma arayışı. Artık sadece rahat bir koltuk ya da geniş bir yaşam alanı yeterli değil. İnsanlar tasarımla temas etmek, içinde oldukları alanla duygusal bağ kurmak istiyor. 2025’te bu eğilimin daha da arttığını görüyoruz. 

Doğal malzemelere ilgi, hiç olmadığı kadar yüksek. Ahşap, taş, keten gibi doğayla uyumlu malzemeler; açık, sakinleştirici tonlarla birlikte kullanılıyor. Bunlar yalnızca estetik tercihler değil, aynı zamanda psikolojik bir ihtiyaç haline gelmiş durumda. 

Pandemi hepimize kişisel alanlarımızın ne kadar değerli olduğunu hatırlattı. Evler sadece yaşadığımız değil; çalıştığımız, dinlendiğimiz, üretmeye çalıştığımız yerler haline geldi. Bu da tasarımda çok işlevli alanların, esnek çözümlerin öne çıkmasını beraberinde getirdi. 2025’te bu yaklaşım daha rafine hale geliyor. İnsanlar yalnızca işlevsellik değil, estetik olarak da onları yansıtan hatta sanatla temas eden alanlar istiyor. Bireysel alanlar artık sadece mahremiyet değil, aynı zamanda ifade biçimi. Kendi stilini ortaya koyan, duygu taşıyan mekanlar talep ediliyor. Mimari de bu kişiselleşme eğilimine ayak uyduruyor.

Kimdir?

Feza Ökten Koca, lise öğrenimini Darüşşafaka Lisesi’nde, üniversite eğitimini ise İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi’nde tamamladı. 1994’te İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü’nden Yüksek Mimar ünvanıyla mezun oldu. Eğitim hayatı devam ederken iş hayatına adım attı ve çeşitli mimarlık ofislerinde çalıştı. 1999’da Elips Tasarım Mimarlık’ı kurdu. Mimari projelere ek olarak iç mimari ve uygulama alanlarına yöneldi. 2005’te Elwo ahşap üretim tesisinin kurucu ortakları arasında yer aldı. FEZA DSGN markası altında endüstriyel tasarım alanında da çalışmalar yürütüyor. Ayrıca 2017’den bu yana İstanbul Medipol Üniversitesi Mimarlık, Tasarım ve Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yarı zamanlı akademisyen olarak görev yapıyor.

Önder Kul/Ayça Akkaya Kul sonraki