
Kategori
Trend Tarih
12 Haziran
Trend Tarih
12 Haziran
Biyofilik Tasarım Nedir ?
Biyofili, yapılı çevrenin arasına doğanın sızabildiği yöntemleri araştırmanın bir yoludur. Biyofilik Tasarım, günlük yaşantıda stres seviyesinin düşürülmesi ve iyi olma halinin (refahın) artırılması için, yapılı çevrenin doğayla bütünleştirilmesi ile daha sağlıklı yaşam mekanları tasarlama yaklaşımı olarak tariflenebilir.
Doğal aydınlatma, doğal havalandırma, manzara vb. gibi biyofilik unsurların kullanıldığı binalar, kullanıcılarını doğaya yakınlaştırmakla kalmayıp bina kabuğu içindeki ısı, ışık, havalandırma performansını arttırarak kullanıcı dostu mekanlar sunar. Doğadan uzaklaşmış bir yaşam çevresi, fiziksel ve zihinsel sağlık problemleri ve performansa dayalı verimlilik düşüşü gibi birçok soruna neden olur. Ancak pek çok çalışma, iç mekânda kullanılan bitkilerin, mekânın hava kalitesi, CO2 konsantrasyonu, termal konforu gibi özellikleri üzerine etkisini ortaya koyuyor. Tabi binanın içerisine doğadan minik bir parçayı getirmek, biyofilik tasarımı oluşturmak için yeterli olmayabilir.
19. Yüzyıl Art Nouveau Örnekleri
Doğadan başlayan ihtiyaca yönelik bu tasarım eğilimlerine örnek olarak, bundan 7 asır önce inşa edilen Amasya Darüşşifası’nda kullanılan akan su öğesinin, biyobenzetim bağlamında birçok hastalığın tedavisi olarak kullanılmasıyla, mimarlık tarihinin -antik zamanlar dahil olmak üzere- her döneminde, doğadan esinlenildiğini gözlemleyebiliriz. 19. yüzyıl Art Nouveau eserlerinde de bunun en belirgin örnekleri görülebilir.
Kentleşmenin yaygınlaşması ve teknolojik gelişmeler sebebiyle doğayla aramızdaki temel bağlantıyı kaybettiğimiz bu günlerde, bireylerin fiziksel ve zihinsel sağlığını koruması ve yaşamsal memnuniyet hissetmek istemesi en doğal ihtiyaçtır.
Biyofilik mimari, bir yapının genel tasarımından bağımsız düşünülemez. 20. yüzyıl başlarında Frank Lloyd Wright tarafından tasarlanan Fallingwater’ın (Şelale Evi) yapım aşamasında Wright, arazi analizi tamamlandıktan sonra tüm ağaçların ve bazı kayaların korunarak binanın şelalenin üzerinde yapılmasını önermiş ve ev sahibi Kaufmann’a şunları söylemiştir: “Ben sizin şelale ile yaşamanızı istiyorum, ona sadece bakmanızı değil. O hayatınızın bir parçası olmalı." Söyledikleri tam olarak biyofilik tasarım yaklaşımının temel ilkesidir.
Biyofili, mekânın yapısı tasarlanırken ele alınması gereken bir süreçtir. Ancak bu şekilde doğa ile uyum sağlanarak verim artırılabilir. Böylece doğa, sanki hep o binanın bir parçasıymış gibi görünebilir ve davranabilir. Bu şekilde tasarlanan pek çok yapıda kullanılan bitkilerin, iç mekandaki karbondioksit miktarına, iç mekân hava kalitesine ve iç mekandaki akustiğe olumlu etkileri gözlemlenmiştir. Yapının tamamına entegrasyon yapılamayan noktalarda da saksı bitkileri, doğal ahşap materyalin kullanımı, organik formların tercihi ve en önemlisi bolca doğal ışık ile yaşam kalitenizi arttırabilirsiniz. Çalışma masanızın yönünü cama doğru çevirmek, iş yerinizde bilgisayarınızın yanına küçük bitkiler yerleştirmek ya da duvarlarınızın rengini daha doğal tonlarla değiştirmek en düşük maliyetli seçenekler olarak sayılabilir. Bunlara ek olarak evinizde kullandığınız mobilyalarınızda yapacağınız bir iki dokunuş, evinizi hepimizin ihtiyaç duyduğu sıcak yaşam alanına dönüştürmeye yetebilir.