İlham Veren Fikirler
Floransalı Flippo Bruneleschi’nin kurucusu olarak kabul edildiği Rönesans mimarisi; eski Yunan ve Roma kültürünün, Orta Çağ kültürünün ardından yeniden canlanması fikri ile ortaya çıkmıştır.
Taş ve mermer malzemenin ağırlıklı olarak kullanıldığı Rönesans mimarisi daha çok sivil yapılarla ortaya çıkarken bu yapıların yanında dini yapıların inşasına devam edilmiştir. Dini yapılar adeta Orta Çağ dinsel inancının bu dönemde yıkıldığını gösterir gibidir. Tanrıya yaklaşmayı sağlayan sivri tonoz, sivri kemer ve çan kulelerinin yer aldığı yüksek yapılar yerini yuvarlak kemer, beşik tonozun kullanıldığı daha alçak merkezi planlı yapılara bırakmıştır.
Rönesans mimarisi ile yeniden görmeye başladığımız merkezi yapılar aslında özelliklerini Bizans’tan alıp heyecan yaratmaya devam ediyordu. Bu mimari alanda mekan hareketi, yerinde duran bir etkideydi ve bu yapılarda insan yeniden ana ölçü birimi olmuştu. Rönesans’ta tüm cepheler aynı derecede önemli ve bezemeli olduğu için yapılar sade olmasına rağmen gösterişli bir görünüm kazanmışlardır.
Rönesans mimarisi etkisiyle sanatçılar eserlerinde doğaya ait betimlemeler yapmaya başladılar. Rönesans’ın ilk evresi olarak adlandırılan, sanatçıların bireysel yenilik arayışları olarak değerlendirilebilecek Floransa’daki “Erken Rönesans Hareketi” yapılarda kilisenin etkisini azaltarak sivil bir mimariyi ön plana çıkarmıştır.
Rönesans tasarımcıları için çekici bir form olan ve Tanrının kusursuzluğunu simgeleyen “daire formu” yapılarda sık sık karşımıza çıkarak günümüzde hala görsel bir şölen sunmaktadır. Rönesans döneminde, resim ve heykelde de olduğu gibi mimaride de derinlik etkisi verilmeye çalışılmıştır.
Pencerelerde iç içe açılan kemerler, kubbelerde yüksek kaburgalar ile sağlanmıştır. Rönesans döneminde mimari konusuna değindiğimiz içeriğimizde “Görkemli Mimarinin Başkenti” Milano’yu ele almamak ve yapılarını yakından incelememek olmaz diye düşünüyoruz. Teatral hatıralara sahne olan ve dört kenarlı heybetli bir tuğla bloğundan oluşan Sforzesto Kalesi ve Duomo di Milano.
Ulu ve muazzam bir katedral olan bu beyaz mermerden yapılmış, çan kuleleri ile dolu, duvarının beşik çatı ile birleştiği yerdeki üçgen bölümleri, üzerindeki sivri tepeli kuleleri ve heykelleri ile, Arnavut kaldırım taşlı büyük gezinti yolunun en sonunda yer alıyor. Görkemli yapılarıyla günümüzde tarihi ve modernizmi aynı şehir içinde solumamızı sağlayan Milano Rönesans esintilerini yakından görmek isteyenlerin ve bu eserlerin tarihi değerlerini öğrenmek isteyenlerin ziyaret listesinde ilk sıralarda yerini almalı.